Bu Blogda Ara

Sayfalar

26 Mart 2017 Pazar

ZEYTİN VE ZEYTİNYAĞI

“Ben zeytin ağacıyım. Herkesinim ve kimsenin
değilim. Siz gelmeden önce de buradaydım, siz gittikten sonra da burada olacağım.”


Binlerce yıllık bir öykü bu…
Bir bakıma Akdeniz ülkesinin ve uygarlığının öyküsü.
Toprakla beslenen, emekle yükselen, sevgiyle güçlenen bir öykü. 
Zeytinin öyküsü.
Meyveleri refahın ve bolluğun simgesi. 
Yaprakları zaferin, aklın ve barışın müjdecisi. 
Zeytin demişler ona.
Ağaçların ağacı.
Gövdesi boğum boğum.
Kabuklarında yüzyılların izi. 
Yaşı yüz, yüz elli, iki yüz, belki üç yüz elli. 
Görmüş geçirmiş, bilge. 
Her zaman yeşil.
Küçük yaprakları gündüz gümüşi ışıldar, gece gümüşi parlar. 
Asıl hasat zamanlarında görülmeye değer.
Bereketten dallarını yere eğer. 
Yediverendir sanki.
Leziz zeytindir, halis zeytinyağıdır, mis kokulu sabundur.
İlaçtır, mobilyadır, yakacaktır.
Karnımızı doyurur, içimizi ısıtır.
Doğal mirastır bize, kültürel zenginliktir değerini bilene.
Zeytindir o.
Kökleri derindedir.
Çok derinde.
Geçmiş zamanların büyüsünü fısıldar kulaklarımıza:
“Ben insanlıkla birlikte büyüdüm... Ve geleceğe dönüktür yüzüm.”
Zeytin derler ona.
Geçim kaynağıdır pek çok insanın.
Anlayana çok şey anlatır.
Ona dikkatli bakın. - See more at>>>>: 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Blog Arşivi